MESSA DA REQUIEM [LIBERA ME]      

Giuseppe Verdi (1813 - 1901)
Premièr
Chiesa di San Marco, Milano
22 May 1874
18 February 1957                               
Duomo Cathedral, Milano            
 
ARTURO TOSCANINI'S FUNERAL

Coro del Teatro alla Scala di Milano
Coro del Conservatorio di Parma 
Victor de Sabata conductor

Soloist: Leyla Gencer soprano

* Note:  Leyla Gencer sang “Libera me” from Verdi’s Messa da Requiem in the great conductor’s funeral service which took place at the Duomo Cathedral of Milan on February 18, 1957. She was accompanied by the Choruses of Teatro alla Scala and Parma Conservatoire. Her successful performance was highly praised.





Giovanni Battista Meneghini, Maria Callas and Gianandrea Gavazzeni
in Duomo during the service




Toscanini's Funeral                  
Bandiera avvrunata per la musica (RAI)     

UNKNOWN NEWSPAPER                                                  
1957.02.19

CUMHURİYET DAILY NEWSPAPER                                                  
1957.02.19

MİLLİYET DAILY NEWSPAPER                                                  
1957.02.19

THE TOSCANINI MYSTIQUE                                                  
1957.02.19

VATAN DAILY NEWSPAPER                             

1957.03.14

LEYLA GENCER ANLATIYOR

"Merdiveni nasıl çıktım?
1957.03.14 / V. BÖLÜM
Lütfi Ay
 
Umulmadık bir teklif – De Sabata’nın idaresinde Toscanini’ni için mersiye – Muhteşem bir cenaze merasimi – Duomo katedralinde Verdi’nin Requiem’ini söylerken unutulmaz hatıralar.
 
Toscanini’nin cenaze merasiminde mersiye söylemişsiniz, bu nasıl oldu?
Anlatayım. Temsiller bittikten sonra, Ankara’ya dönmek üzere iken Scala’nın Umum Müdürü haber göndererek seyahatimi biraz geciktirmemi rica etti. Bana mühim bir vazife verileceğini söylediler. Fakat ne olduğunu bilmiyordum. Sonra, bir gün Umum Müdür beni yanına çağırttı ve derhal Verdi’nin Requiem'ini hazırlamamı, Toscanini'nin cenaze merasiminde, katedralde bu mersiyeyi söylemek vazifesi Mo. De Sabata tarafından bana verildiğini söyledi.
Partiyi iki günde öğrendim, sonra De Sabata ile de iki gün çalıştım. O büyük şefle, Scala'daki odasında, çalışırken duyduğum zevki, ettiğim istifadeyi, aynı zamanda çektiğim heyecanı tasavvur edemezsiniz.
Verdi’nin Requiem’ini De Sabata’dan evvel iki gün başka korrepetitörle çalışmıştım. Onunla çalışırken her şey değişti. Büyük şefler elinde aynı eserin nasıl başka manalar, ifadeler aldığını hayretle görüyor ve mesut oluyordum. De Sabata bu kısa mersiye için bana öyle şeyler söyledi, öyle fikirler verdi, öyle tefsirler yaptı ki dâhi bir şefin ne olduğunu ve esere neler katabileceğini anladım.
İtalyanlar için milli bir matem sayılan Toscanini'nin cenaze merasiminde, İtalyan sopranoları dururken, bir Müslüman sanatkârın seçilmesi benim için olduğu kadar Milano müzik çevreleri için de büyük bir hadise teşkil etti. De Sabata gibi büyük bir müzik otoritesinin beni seçmesi kariyerim için mühimdi, hatta Dialogues'deki muvaffakiyetimin bir neticesi sayılmak gerekirdi. Böylece, aynı zamanda henüz konservatuvar talebesi iken kurduğum bir hayal de gerçekleşmiş oluyordu. O sırada, bir gün Tullio Serafin'in idare, ettiği Rigoletto filmini görmüş ve böyle dahi şeflerle hiçbir zaman sahnede söyleyemeyeceğimi düşünerek ağlamıştım. Halbuki, üç dört sene sonra San Carlo’da söylerken ilk şefim aynı Tullio Serafin olmuş, beni İtalya’da o lanse etmişti. Şimdi de De Sabata gibi bir otoritenin, kalp rahatsızlığı yüzünden orkestra idare etmeği bırakmış, bundan sonra bir daha belki de hiçbir şey idare etmeyecek bir şefin, idaresinde Toscanini için mersiye söyleyecektim.
Toscanini'nin cenaze merasimi nasıl oldu?
Bildiğiniz gibi Toscanini senelerden beri yaşadığı Amerika’da ölmüştü. Naaşı Amerika’dan uçakla Roma’ya, oradan da trenle Milano ya getirildi. Merasim günü Scala' nın fuayesine muazzam bir katafalk yapıldı ve naaş üzerine konuldu. Tabut İtalyan bayrağına sarıldı, etrafında da Scala orkestrasının dört mensubu nöbet tuttular. Fonda muhtelif sanat müesseselerinden gönderilmiş yirmi beş büyük çelenk vardı.
Scala'nın bütün kapıları sabahın 7,5’uğundan itibaren halka açıldı, 7,5’ten 9,5’a kadar yüz binden fazla insan bir sel halinde tabutun önünden aktı. Bu sel içinde en meşhur simalardan tutun da en mütevazi halk adamlarına kadar her çeşitten, her meslekten insan vardı: Ameleler, ihtiyarlar, kadınlar, kızlar, çocuklar ve harp malûlleri. İki tekerlekli arabasıyla gelmiş olan bir harp malûlü bahçesinde yetiştirdiği çiçeklerden bir demeti kendi eliyle tabutun üzerine koydu. 9,5 da kapılar kapandı. Fuayeye de Scala’nın ve müzik âleminin tanınmış simaları ve resmi şahsiyetler yer aldılar. Scala’nın perdesi açıktı ve orkestra sahnede yer almıştı.
Bu sırada senelerden beri kalp rahatsızlığından mustarip olduğu için orkestrayı idare etmeyen De Sabata'nın, loş sahne ışığının altında, siyah bir gölge gibi kalan profili orkestranın başında belirdi De Sabata büyük meslektaşı Toscanini'nin ruhu için Beethoven'in 3’üncü senfonisini, yani ölüm marşını çaldırdı. Bu bir daha görülmesi mümkün olmayan muhteşem ve hazin bir manzara Scala'nın bütün kapıları ve pencereleri açılmış, bomboş salondan kayıp giden Beethoven'in nağmeleri kapılardan, pencerelerden sokağa, hoparlörler ve mikrofonlarla bütün Milano’ya, bütün İtalya’ya yayılıyor, dışarıda cenazenin geçme sini görmek için kaldırım boylarınca dizilmiş yüzbinlerce insan bu hazin havayı dinliyordu.
Mersiyeyi katedralde nasıl söylediniz?
3’üncü Senfoni Scala'da çalınıp bittikten sonra cenaze alayı başladı. Toscanini'nin naaşı katafalktan indirilerek Duom katedrali ne götürüldü. Soğuk, yağmurlu bir gündü. Cenaze yollardan geçerken hayatımda hiç görmediğim in san, üstü bir sessizlik bütün şehri kaplamıştı. Cenaze önce Toscanini'nin evinin önünden geçirildi, pencerelerinden tabutun üzerine menekşeler atıldı. Sonra katedrale gidildi. Scala'nın korosu tam kadro halinde mihrabın solunda yer almıştı. Dini merasimden sonra koro ile ve De Sabata'nın idaresinde Verdi'nin mersiyesini söyledim. Sanat hayatımda belki iyi ve fena söylediğim olmuştur. Fakat Duomo katedralinde De Sabatanın karşısında o gün ipnotize edilmiş gibiydim. Sesimin rengi bile değişmiş, bambaşka bir şey olmuştu. Öyle sanıyorum ki bir daha hayatımda hiç o günkü gibi söyleyemem. Sanat hayatımın en büyük mükâfatı o gün katedralde Requiem'i bitirince, bu dev adamın yanına gidip kendisine teşekkür ettiğim zaman yanağımı okşayarak: «Bravo» demesi olmuştur. Bütün bunlar hayatımın en unutulmaz hatıraları olarak kalacaktır.
Tekrar İtalya’ya gidiyor musunuz?
Evet birkaç güne kadar tekrar İtalya’ya dönüyorum. Palermo’daki Massimo tiyatrosunda, evvelce tespit edilmiş bir program gereğince bazı temsiller vereceğim. Bu temsiller 17 Mart’tan 4 Nisan’a kadar sürecek. Nisan içinde Scala'da Puccini'nin hazırlamış olduğum Manon'u 2 defa oynamak ihtimali var. Sonra radyo ve televizyonda birkaç opera temsili vereceğim. Scala'da devamlı temsiller vermem, öyle sanıyorum ki, ancak gelecek mevsim için mümkün olacaktır. Fakat gelecek mevsim başında da Amerika’nın muhtelif 12 şehrinde konserler vermek ve San Francisco opera sezonuna da iştirak etmek mecburiyetindeyim. Şimdi bütün arzum, Nisan sonlarına doğru tekrar Ankara’ya dönüp burada ve İstanbul’da hiç olmazsa ikişer Traviata temsiline iştirak etmektir. Beni her zaman teşvik ve taltif etmiş olan seyircimizi, halkımızı özledim. Onun önünde tekrar ve Türkçe teganni etmek benim için büyük bir zevk olacaktır.
Sizi, günlerden beri, bir hayli yordum. Teşekkür ederim.
Estağfurullah, zahmet edip gel diniz, beni sabırla dinlediniz, zahmetler edip söylediklerimi yazdınız, bütün bunlar için ben size teşekkür ederim. (Son)

* Note:  The rest of the interview will be seen in I Dialoghi delle Carmelitane section. 

LA REPUBBLICA

2007.01.16
ANGELO FOLETTO
 
Il vecchio maestro di etica e energia
 
Il 2 febbraio di cinquant' anni fa, nel trigesimo della morte, Arturo Toscanini fu ricordato a New York attraverso un' esecuzione della Sinfonia n.3 «Eroica» di Beethoven (quella con la «Marcia funebre») diretta da Bruno Walter alla Carnegie Hall. In ideale staffetta il 16 febbraio a Milano, per i funerali solenni, fu ancora la Sinfonia n. 3, diretta da Victor de Sabata per l' ultima volta sul podio dei complessi scaligeri, a accompagnare l' uscita del corteo col feretro dalla Scala, che aveva trasformato il foyer in camera ardente (dieci anni dopo avvenne per De Sabata: l' orchestra, senza direttore, suonò la «Marcia funebre») mentre in Duomo e al Cimitero Monumentale risuonarono «Va pensiero» e finale del Requiem di Verdi, solista Leyla Gencer. Le note di Beethoven e Wagner occuparono invece la giornata del 16 gennaio 1957: la notizia della scomparsa, data dalla radio, suscitò spontaneo lutto nazionale. Chi aveva l' età, lo ricorda: la radio rivoluzionò i programmi trasmettendo a intervalli regolari «Eroica» e Marcia funebre di Sigfrido. E in molte case italiane, non solo a Parma e Milano, per alcune ore si parlò sottovoce e si respirò aria cupa: come fosse morto uno di famiglia. Ci pensi chi oggi avrà la ventura di assistere alla Scala all' esecuzione, inevitabile visti i precedenti, della Sinfonia «Eroica», nel 50enario di quel 16 gennaio. Una volta presa consapevolezza della buona sorte per avere in mano uno dei preziosi (e non di numero adeguato) biglietti d' ingresso ottenuti dal proprio consiglio di zona, e della fortuna di entrare (magari per la prima e unica volta) alla Scala in un' occasione per varie ragioni storica. Il ricordo di Toscanini suscita ancora un' ondata di emozioni: non solo nei musicisti che ebbero la fortuna di conoscerlo professionalmente o per gli appassionati che non persero le preziose apparizioni del dopoguerra. La figura del maestro parmense, «primo direttore d' orchestra moderno» condensano e non sbagliano le enciclopedie, è anche tra le poche uscite con naturalezza dalla competenza e dall' affetto degli specialisti. La sua morte, come quella di Verdi, seppe unire la popolazione milanese senza bisogno di chiamate cittadine ufficiali. Forse perché il suo modo di interpretare il ruolo del musicista, sia nelle scelte ampie ma non frettolose né facilmente influenzabili di repertorio sia nello slancio meditato delle esecuzioni (le prime sinfoniche firmate da un italiano a cui la giovane industria discografica si interessò), oltrepassò le capienze dei teatri e delle sale da concerto. Rendendo familiare il precetto toscaniniano di genio e regolatezza che non ha ancora esaurito l' energia emotiva e la carismatica spigolosità etica.