UN BALLO IN MASCHERA [Gustavus III]
Chorus master: Helmut Schaefer
Stage director: Aydın Gün
Scene and costumes: Ulrich Damrau
Count Riccardo Governor of Warwick (Gustavus III) ÖZCAN SEVGEN tenor
Amelia LEYLA GENCER soprano [Role debut]
Renato Secretary to the Governor (Anckarstroem) ORHAN GÜNEK baritone
Samuele (Count Ribbing) enemy of the Governer SELİM ÜNKOKUR bass
Tomaso (Count Horn) enemy of the Governer AYHAN BARAN bass
Silvano a sailor (Cristian) NEVZAT KARATEKİN baritone
Oscar a page AZRA ÇAPLI soprano
Ulrica a fortune-teller (Arvidson) NECDET DEMİR mezzo-soprano
Un guidice NURİ TÜRKAN tenor
Un servo d’Amelia EDİP AKTUGAN tenor
Time: Boston (USA) or Sweden
Place: End of Eighteenth Century or 1792
STATE THEATER MAGAZINE
STATE THEATER MAGAZINE
HAKİMİYET DAILY NEWSPAPER


Maskeli balo Giuseppe Verdi'nin "Maskeli Balo" operası, Çarşamba ve Pazar aksamları iki değişik kadro ile icra edildi Bazı solistler ve sahneye koyma tekniğindeki aksamalar istisna edilirse, her iki temsilin de başarılı olduğu söylenebilir; Dekorlar cazipti, projeksiyondan iyi istifade edilmişti. Yalnız, korkulu ve esrarlı bir tesir yaratman gereken birimci perdenin ikinci sahnesi ile ikinci perde daha ziyade "romantik" bir atmosfer intibaı bırakıyordu. Diğer taraftan, ilk perdedeki ikinci sahne, eserin aslında falcı kulübesi içinde cereyan eder ve arzu edilen tesir daha kolayca sağlanmış olur. Halbuki bizdeki temsilde dekor, kulübenden dışını canlandırmaktaydı. Bu kabil lüzumsuz tadillerin ve ihmallerin neden ileri geldiğini izah etmek mümkün olamıyor. Keza, "Rigoletto"da da Monterone, meşhur lanet aryasını Dük'ün resmine hitaben söylediği sırada karşısında boş bir duvar vardı. ''Maskeli Balo" temsillerinin müzikal cephesi çok daha başarılı oldu. Belki de şimdiye kadar operamızda en iyi orkestra refakatini dinledik. Yaylı sazlardan bilhassa viyolonsel ve kontrbaslar diğerlerine faik oldukları göze çarpıyordu ki, bu husus Verdi'nin müziği için isabetli de addedilebilirdi ancak bu sazların partilerinin eserde çok kolay olduğunu hatırdan çıkarmamak lâzım. Diğer taraftan, her zamanki gibi, bestekârın eserlerinde madeni nefesli şazlara fazla yer verilmiş olması ve bunların daima, bariz bir şekilde ön plânda kullanılması bu temsillerde de orkestra refakatinin başlıca mahzurunu husule getirdi. Hatta yer yer solistleri bastırdıkları müşahede ediliyordu. Gene de Ferit Alnar'ın titiz idaresi altında bu husus, dinleyicileri fazla rahatsız etmedi. Öte yanda koro, bütün pürüzleri unutturabilecek kadar mükemmel hazırlanmıştı. Partideki renkler ve kontrastlar başarı ile aksetti. Pianissimolarda bile ses seviyesini ve beraberliği ihlâl edecek tek şahıs çıkmadı. Solistlere gelince... Bu seneki "Maskeli Balo" temsillerinin en şanslı karakteri şüphesiz ki Amelia idi... İlk gece Leylâ Gencer, salondakileri birkaç saat için adeta büyük Avrupa operalarının temsillerinde yaşattı. Sahne tekniğini ve dramatik kabiliyetini takdir etmemek imkânsızdı. Ancak İtalyan stilinin tesiri altında kaldığı, rolünü çok fazla dramatize ettiği görülüyordu. Ses için fazla bir şey ilave etmemiz lüzumsuz. Pes seslerdeki rahatlığını bilhassa belirtelim. Keza pianissimolarındaki berraklık, dinleyicilerin hayranlığını- haklı olarak- büsbütün arttırmakta idi. İlâve edeceğimiz bir nokta daha var: Alkışlara fazla selâm vermesi eserin bütünlüğünü bir hayli ihlâl ediyordu ki buna hiç de lüzum yoktu. İlk gece Leylâ Gencer'i dinleyenler arasında, bu mükemmel dramatik sopranonun hemen üzerine başka bir Amelia'nın tesirsiz olabileceğini düşünenler oldu. Halbuki pazar gecesi temsiline gidenler- aynen Cavalleria ve Konsolos'da olduğu gibi - Belkıs Aran'ın bu rolünü de kolay kolay unutamayacaklarını görerek sanatkârı içten gelen alkışları ile tebrik ettiler. İlk perdede biraz mütereddidi. İkinci perdeden itibaren tamamıyla açıldı. Pürüzsüz, geniş hacimli sesi ile bir hayli güç olan partiyi başarı ile bitirdi Bütün fortissimoları kusursuzdu. Ancak tizleri çok daha berrak ve rahat söylüyordu. Peslerde bir iki bocalama geçirdi ise de bunlarda herhangi bir entonasyon hatası mevcut değildi. Heyecandan Seri gelip gelmediğini bilemeyiz. Fakat son perdenin başlangıcına kadar sahne bakımından, hareketlerindeki tereddüt gözden kaçmadı. Ricardo rolünde ilk gece Özcan Sevgen gene sahnemizdeki en iyi tenor partilerinden birini icra etmiş oldu. Diğer "iyi"lerin de kendisine ait olduğunu ilâve etmemize lüzum var mı? Bu sefer daha açık, daha rahat söylüyor, ancak yer yer ritmi biraz kaybediyordu. İkinci temsilde 30 Aydın Gün, müzikaliteden uzak, bütün temsil boyunca tamamıyla vibratolu bir Ricardo dinletti. Hattâ bu yüzden, kulağı hassas olmayan bir dinleyicinin tenor partisindeki melodik hatları hiç kavrayamaması mümkündü. Gerçi ses, hacim itibariyle her zamanki gibi genişti fakat sadece bu kâfi değildi tabii... Renato, ilk gece Orhan Günek tarafından icra edildi, İkinci temsile gidenler aynı rolde Rıfkı Ar'ı sadece birinci perdede seyredebildiler. Sanatkâr âni olarak rahatsızlandı ve ikinci perdeden itibaren gene Orhan Günek devam etti. En iyi baritonumuzun ilk gecesi hakikaten mükemmeldi Sesindeki rahatlığa hayran olmamak kabil değildi; seyircilere arkasını döndüğü zaman bile bütün salonu dolduruyor, orkestranın kuvveti altında ezilmiyordu. Ancak, eski, Figaro'daki, Sevil Berberindeki vuzuhu bulamadık... Partisini fazla tekniğe boğuyordu ki aynı husus "Rigoletto"da da nazarı dikkati çekmişti. İkinci temsilin hiçbir yerinde detone olmadığı halde sesinde yer yer pürüzler duyuldu. Bu da yorgunluğuna ve birdenbire sahneye çağırılışına hamledildi. Rıfkı Ar'ı sadece birinci perdede dinleyebildik. O akşam rahatsız bulunduğuna göre tarafsız bir tenkit yapmak mümkün değil. Bilhassa tahammül edilmesi müşkül bir Ricardo-Renato düeti dinledikten sonra Rıfkı Ar'a şifalar temenni etmek ve kendisi hakkında hakiki hükmü tekrar ve tam olarak dinledikten sonra vermek her halde daha doğru olacak... Ulrica rolü esas partide kontralto için olduğu halde bizde iyi bir kontralto bulunmaması yüzünden iki mezzo-soprano tarafından icra edildi. Gerek Necdet Demir, Gerekse Neriman Esi, dolayısıyla tiz olarak teganni ediyorlardı. Necdet Demir'in ses tekniği takdire şayandı, ancak ses hacmi bir hayli küçük kalıyor, sahnesi ise ümit edildiği kadar başarılı olmuyordu. Neriman Esi tizlerdeki rahatlığına rağmen pes seslerle bir hayli mücadele etti ve bir iki yerde detone olduğu görüldü. Parti, aslında mezzo için yazılmış olsa idi ihtimal daha fazla muvaffak olacaktı. Azra Çaplı'yı iyi bir sahne ve teknikle karşımızda bulduk. Ancak sesin kendisi sık sık pürüzdendi ve dolayısıyla tesirli olamadı. İlk defa seyrettiğimiz Müveddet Günbay- gene Oscar rolünde- tatlı bir ses ve canlı bir sahne tekniği ile istikbal için pek çok şey vadediyordu. Ancak, doğrudan doğruya ses tekniği şimdiki halde oldukça zayıftı. Bilhassa son perdede hayli yorulmuş olarak göründü ve bir ilci bariz falso, bazı dinleyicilere Azra Çaplı'yı arattı. Mamafih daha iyi hazırlanarak çıkacağı gelecek rolleri için ümitlenenlere hak verilebilir. Nihayet, iki Bass, Selim Ünokur ve Ayhan Baran kendilerinden beklenen başarı ile rollerini sonuna kadar götürdüler. Diyebiliriz ki bütünü ile "Maskeli Balo", operamızın en başardı temsillerinden biri olarak icra edildi. Sondaki alkışların çoğu, baş rollerdeki sanatkârlar kadar, orkestra şefi Ferit Alnar'ın ve koronun hakkıydı şüphesiz.
(1948-1960)
Bizde
mazisi henüz çok yeni olan Operamız Batı anlamıyla çalışarak bugüne kadar
birçok eserler vermiştir.
1948-1949 Opera Mevsiminde: Palyaço (30), Carmen (7), Madama
Butterfly (5) defa temsil edilerek opera mevsimimiz başlamıştır.
1950-1951 Opera Mevsiminde: Rigoletto (34), Tiefland (16)
1951-1952 Opera Mevsiminde: Tosca (32),
Yarasa (24), Fidelio (8)
1952
1953 Opera Mevsiminde Konsolos (26), Sevda
İksiri (24), Kerem (22)
1953-1954 Opera Mevsiminde: La Traviata (10), Madama
Butterfly (4), Cosi fan tutte (22). Lucia di
Lammermoor (21), Yugoslav Balesi (3), Oratoryo (Atatürk)
(2)
1954-1955 Opera Mevsiminde: Konsolos (4), Tosca (7), Manon (12), Sevil
Berberi (11), Il Trovatore (11), Tebessümler
Diyarı (15), Hoffman’ın Masalları (6)
1955-1956 Opera Mevsiminde: Rigoletto (7), Paganini (28), Maskeli
Balo (11), Don Pasquale (13), Telefon &
Medyum (9), Cavalleria Rusticana & Palyaço (8), Don
Juan (9), La Traviata (10), Satılmış Nişanlı (7)
1956-1957 Opera Mevsiminde: Satılmış Nişanlı (9), La
Boheme (19), Fakir Talebe (13), Carmen (11), Van
Gogh (9), La Traviata (13), La Sonnambula (5), Rigoletto (3)
1957-1958 Opera Mevsiminde: La Sonnambula (9), Il
Boccacio (23), Cosi fan tutte (7), Sevil
Berberi (40), Aida (19), Faust (3)
1958-1959 Opera Mevsiminde: Faust (27), Akıllı
Kız (18), Van Gogh (11), Lucia di Lammermoor (16), Turandot (20), Madama
Butterfly (8) defa temsil edilerek
1959-1960 Opera Mevsimine Madama Butterfly, Saraydan
Kız Kaçırma operası ile girilmiştir.
Sizleri,
1960 yılının ilk eseri olan Salomé operasıyla baş başa
bırakır, iyi ve mesut yıllar dileriz, muhterem seyirciler.