UN BALLO IN MASCHERA [Gustavus III]

Giuseppe Verdi (1813 - 1901)
Opera in three acts in Italian [Sung in Turkish]
Libretto: Antonio Somma
Premièr at Apollo Theatre, Rome  – 17 February 1859
02 October 1955 (11 Performances)
Ankara State Opera and Ballet, Ankara

Conductor: Ferid Alnar
Chorus master: Helmut Schaefer
Stage director: Aydın Gün
Scene and costumes: Ulrich Damrau

Count Riccardo Governor of Warwick (Gustavus III) ÖZCAN SEVGEN tenor
Amelia
LEYLA GENCER soprano [Role debut]

Renato Secretary to the Governor (Anckarstroem) ORHAN GÜNEK baritone
Samuele (Count Ribbing) enemy of the Governer SELİM ÜNKOKUR bass
Tomaso (Count Horn) enemy of the Governer AYHAN BARAN bass
Silvano a sailor (Cristian) NEVZAT KARATEKİN baritone
Oscar a page AZRA ÇAPLI soprano
Ulrica a fortune-teller (Arvidson) NECDET DEMİR mezzo-soprano
Un guidice NURİ TÜRKAN tenor
Un servo d’Amelia EDİP AKTUGAN tenor

Time: Boston (USA) or Sweden
Place: End of Eighteenth Century or 1792

STATE THEATER MAGAZINE                                                 

1955 October

STATE THEATER MAGAZINE                                                 

1955 November

HAKİMİYET DAILY NEWSPAPER                                                 

1955.11.04

It’s become a national right to boast about Leyla Gencer who performs enthusiastically even in her smallest concert.  The praise and the fame that she has deservedly obtained abroad in the artistic countries is rather immense. The more quiet and humble Leyla Gencer goes to western countries, the more fame and pride she brings. And yet we insist on disregarding this obvious fact, which is like ignoring the radiance of the sun. (Sadi Günel)

HAKİMİYET DAILY NEWSPAPER                                                 
1955.11.08

02 Kasım 1955 Çarşamba akşamı, Aydın Gün tarafından sahneye konan Maskeli Balo operasında şu sanatçılar rol almışlardır: tenor Özcan Sevgen, bariton Orhan Günek, soprano Leyla Gencer, mezzo Necdet Demir, soprano Azra Çaplı, bariton Nevzat Karatekin, Selim Ünkorur, bas Ayhan Baran. Orkestra’yı, ilkinde olduğu gibi, gene Ferid Alnar idare etmiştir. Aryaları uzun uzun alkışlanan Leyla Gencer, sadece batı sınırlarını aşan şöhretiyle değil, kaliteli sesi, onu bilgi ile kullanışı, dramatik temperamanı, jestleri, mimikleri ve duyuş kudretiyle, bir primadonnadan beklenen her hüneri göstermiştir. En titiz seyircilerin bile apaçık övmelerini, boşuna kazanmadı. Hakketti. 

On November 2nd, 1955 Wednesday evening: “Un ballo un maschera” staged by Aydın Gün. Leyla Gencer’s arias were strongly applauded not just because of her fame which is far beyond the western countries but because she was able to exhibit all the abilities expected from a primadonna: her high quality of the voice, vocal mastery, dramatic temperament, gestures and profound sensibility. She gained the appreciation of even the pickiest spectators and she very well deserved it! (Sadi Günel)

AKİS WEEKLY MAGAZINE                                               
1955.11.12
İki yeni temsil Devlet operasında münavebe ile Lehar'ın "Paganini" opereti ve Verdi'nin "Maskeli Balo" operası temsil ediliyor. Her İki eseri sahneye koyan aynı rejisör (Aydın Gün), her iki temsilde rol alanlar aynı Devlet operası sanatkârları, her iki temsile refakat eden aynı orkestra, hatta dekor ve kostümler bile aynı şahsın elinden çıkmış. Şu hale göre her iki temsil muvaffakiyet bakımından aşağı yukarı birbirine eşit olmalı değil mi? Halbuki "Paganini" operetini seyredenler burunlarını büktüler, buna mukabil "Maskeli Bolo"nun temsilinde her bakımdan tatminkâr ve güzel bir eser görmüş oldular. Bu durum, Devlet operası sanatkârlarıyla, rejisörlerinin bir garip ölçüsüzlük içinde bulunduklarını belli etti. Rejisörler ölçüsüzdü, çünkü bir klâsik operetin Devlet operası sahnesinde yer alıp alamayacağı mevzuundan bihaberdiler; sanatkârlar ölçüsüzdü, çünkü Viyana opereti denilen nesne hakkında zerrece malumatları yoktu. Devlet operası son yıllarda hafif eserlere karşı gittikçe artan bir rağbet gösteriyor. Bunun son örneğini de Franz Lehar'ın "Tebessümler Diyarı" veya "Şen Dul" gibi eserleri yanında pek zayıf kalan "Paganini" opereti teşkil etti. Karl Oehring idaresindeki orkestra refakati zararsızdı. Ayhan Aydan, vasatın üstünde olmayan bir icra çıkardı. Paganini rolünde Umur Baha Pars'ı salondan dinleyebilmek için herhalde çok kuvvetli bir mikrofona ihtiyaç vardı. Azra Çaplı, daha ziyade seyircilerin sempatisini kazanmış olduğu için alkışlandı. Savni Subaşı ise belki de şimdiye kadar en iyi rolünü- Pimpinelli -icra etti. Ancak, Azra Çaplı ile birlikte- tekrarlayarak - seyircilere adeta zorla dinlettikleri düet, gayri ihtiyari yerli operetleri hatıra getirdi. Sanatkârlar arasında en fazla başarıyı- kendisinden beklenildiği gibi - Atıfet Usmanbaş gösteriyordu. Tiyatro bölümünden operet sahnesine geçen Şeref Gürsoy ise, son derece sevimliydi. Nihayet, değerini daima kabul ettiğimiz İlhan Özsoy, Paganini'nin kemanı olarak her halde daha iyi kalitede bir saz kullanmalı idi. Zira kemanının cılız, kötü tonu yüzünden muvaffakiyeti takdir edilemedi.
 
Maskeli balo Giuseppe Verdi'nin "Maskeli Balo" operası, Çarşamba ve Pazar aksamları iki değişik kadro ile icra edildi Bazı solistler ve sahneye koyma tekniğindeki aksamalar istisna edilirse, her iki temsilin de başarılı olduğu söylenebilir; Dekorlar cazipti, projeksiyondan iyi istifade edilmişti. Yalnız, korkulu ve esrarlı bir tesir yaratman gereken birimci perdenin ikinci sahnesi ile ikinci perde daha ziyade "romantik" bir atmosfer intibaı bırakıyordu. Diğer taraftan, ilk perdedeki ikinci sahne, eserin aslında falcı kulübesi içinde cereyan eder ve arzu edilen tesir daha kolayca sağlanmış olur. Halbuki bizdeki temsilde dekor, kulübenden dışını canlandırmaktaydı. Bu kabil lüzumsuz tadillerin ve ihmallerin neden ileri geldiğini izah etmek mümkün olamıyor. Keza, "Rigoletto"da da Monterone, meşhur lanet aryasını Dük'ün resmine hitaben söylediği sırada karşısında boş bir duvar vardı. ''Maskeli Balo" temsillerinin müzikal cephesi çok daha başarılı oldu. Belki de şimdiye kadar operamızda en iyi orkestra refakatini dinledik. Yaylı sazlardan bilhassa viyolonsel ve kontrbaslar diğerlerine faik oldukları göze çarpıyordu ki, bu husus Verdi'nin müziği için isabetli de addedilebilirdi ancak bu sazların partilerinin eserde çok kolay olduğunu hatırdan çıkarmamak lâzım. Diğer taraftan, her zamanki gibi, bestekârın eserlerinde madeni nefesli şazlara fazla yer verilmiş olması ve bunların daima, bariz bir şekilde ön plânda kullanılması bu temsillerde de orkestra refakatinin başlıca mahzurunu husule getirdi. Hatta yer yer solistleri bastırdıkları müşahede ediliyordu. Gene de Ferit Alnar'ın titiz idaresi altında bu husus, dinleyicileri fazla rahatsız etmedi. Öte yanda koro, bütün pürüzleri unutturabilecek kadar mükemmel hazırlanmıştı. Partideki renkler ve kontrastlar başarı ile aksetti. Pianissimolarda bile ses seviyesini ve beraberliği ihlâl edecek tek şahıs çıkmadı. Solistlere gelince... Bu seneki "Maskeli Balo" temsillerinin en şanslı karakteri şüphesiz ki Amelia idi... İlk gece Leylâ Gencer, salondakileri birkaç saat için adeta büyük Avrupa operalarının temsillerinde yaşattı. Sahne tekniğini ve dramatik kabiliyetini takdir etmemek imkânsızdı. Ancak İtalyan stilinin tesiri altında kaldığı, rolünü çok fazla dramatize ettiği görülüyordu. Ses için fazla bir şey ilave etmemiz lüzumsuz. Pes seslerdeki rahatlığını bilhassa belirtelim. Keza pianissimolarındaki berraklık, dinleyicilerin hayranlığını- haklı olarak- büsbütün arttırmakta idi. İlâve edeceğimiz bir nokta daha var: Alkışlara fazla selâm vermesi eserin bütünlüğünü bir hayli ihlâl ediyordu ki buna hiç de lüzum yoktu. İlk gece Leylâ Gencer'i dinleyenler arasında, bu mükemmel dramatik sopranonun hemen üzerine başka bir Amelia'nın tesirsiz olabileceğini düşünenler oldu. Halbuki pazar gecesi temsiline gidenler- aynen Cavalleria ve Konsolos'da olduğu gibi - Belkıs Aran'ın bu rolünü de kolay kolay unutamayacaklarını görerek sanatkârı içten gelen alkışları ile tebrik ettiler. İlk perdede biraz mütereddidi. İkinci perdeden itibaren tamamıyla açıldı. Pürüzsüz, geniş hacimli sesi ile bir hayli güç olan partiyi başarı ile bitirdi Bütün fortissimoları kusursuzdu. Ancak tizleri çok daha berrak ve rahat söylüyordu. Peslerde bir iki bocalama geçirdi ise de bunlarda herhangi bir entonasyon hatası mevcut değildi. Heyecandan Seri gelip gelmediğini bilemeyiz. Fakat son perdenin başlangıcına kadar sahne bakımından, hareketlerindeki tereddüt gözden kaçmadı. Ricardo rolünde ilk gece Özcan Sevgen gene sahnemizdeki en iyi tenor partilerinden birini icra etmiş oldu. Diğer "iyi"lerin de kendisine ait olduğunu ilâve etmemize lüzum var mı? Bu sefer daha açık, daha rahat söylüyor, ancak yer yer ritmi biraz kaybediyordu. İkinci temsilde 30 Aydın Gün, müzikaliteden uzak, bütün temsil boyunca tamamıyla vibratolu bir Ricardo dinletti. Hattâ bu yüzden, kulağı hassas olmayan bir dinleyicinin tenor partisindeki melodik hatları hiç kavrayamaması mümkündü. Gerçi ses, hacim itibariyle her zamanki gibi genişti fakat sadece bu kâfi değildi tabii... Renato, ilk gece Orhan Günek tarafından icra edildi, İkinci temsile gidenler aynı rolde Rıfkı Ar'ı sadece birinci perdede seyredebildiler. Sanatkâr âni olarak rahatsızlandı ve ikinci perdeden itibaren gene Orhan Günek devam etti. En iyi baritonumuzun ilk gecesi hakikaten mükemmeldi Sesindeki rahatlığa hayran olmamak kabil değildi; seyircilere arkasını döndüğü zaman bile bütün salonu dolduruyor, orkestranın kuvveti altında ezilmiyordu. Ancak, eski, Figaro'daki, Sevil Berberindeki vuzuhu bulamadık... Partisini fazla tekniğe boğuyordu ki aynı husus "Rigoletto"da da nazarı dikkati çekmişti. İkinci temsilin hiçbir yerinde detone olmadığı halde sesinde yer yer pürüzler duyuldu. Bu da yorgunluğuna ve birdenbire sahneye çağırılışına hamledildi. Rıfkı Ar'ı sadece birinci perdede dinleyebildik. O akşam rahatsız bulunduğuna göre tarafsız bir tenkit yapmak mümkün değil. Bilhassa tahammül edilmesi müşkül bir Ricardo-Renato düeti dinledikten sonra Rıfkı Ar'a şifalar temenni etmek ve kendisi hakkında hakiki hükmü tekrar ve tam olarak dinledikten sonra vermek her halde daha doğru olacak... Ulrica rolü esas partide kontralto için olduğu halde bizde iyi bir kontralto bulunmaması yüzünden iki mezzo-soprano tarafından icra edildi. Gerek Necdet Demir, Gerekse Neriman Esi, dolayısıyla tiz olarak teganni ediyorlardı. Necdet Demir'in ses tekniği takdire şayandı, ancak ses hacmi bir hayli küçük kalıyor, sahnesi ise ümit edildiği kadar başarılı olmuyordu. Neriman Esi tizlerdeki rahatlığına rağmen pes seslerle bir hayli mücadele etti ve bir iki yerde detone olduğu görüldü. Parti, aslında mezzo için yazılmış olsa idi ihtimal daha fazla muvaffak olacaktı. Azra Çaplı'yı iyi bir sahne ve teknikle karşımızda bulduk. Ancak sesin kendisi sık sık pürüzdendi ve dolayısıyla tesirli olamadı. İlk defa seyrettiğimiz Müveddet Günbay- gene Oscar rolünde- tatlı bir ses ve canlı bir sahne tekniği ile istikbal için pek çok şey vadediyordu. Ancak, doğrudan doğruya ses tekniği şimdiki halde oldukça zayıftı. Bilhassa son perdede hayli yorulmuş olarak göründü ve bir ilci bariz falso, bazı dinleyicilere Azra Çaplı'yı arattı. Mamafih daha iyi hazırlanarak çıkacağı gelecek rolleri için ümitlenenlere hak verilebilir. Nihayet, iki Bass, Selim Ünokur ve Ayhan Baran kendilerinden beklenen başarı ile rollerini sonuna kadar götürdüler. Diyebiliriz ki bütünü ile "Maskeli Balo", operamızın en başardı temsillerinden biri olarak icra edildi. Sondaki alkışların çoğu, baş rollerdeki sanatkârlar kadar, orkestra şefi Ferit Alnar'ın ve koronun hakkıydı şüphesiz. 

LETTERS FROM LIFE BY BENJAMIN BRITTEN                                          
1955.12.09
LETTER 845: DECEMBER 1955

1 British reformer of hospital nursing (1820-1910), who took nurses out to the Crimean War in 1854 and revolutionized conditions at the barrack hospital. She was christened by the wounded 'the Lady with the Lamp! 
2 Kemal Atatürk (1881-1938), Turkish political leader who, following the First World War, was the leader of the Turkish nationalist movement and became President, 1923-38, of the new Turkish republic. He was a West-orientated reformer who modernized his country's educational, legal and economic systems, but who largely ignored his own political institutions and ruled as a benevolent dictator.
3 Britten and Pears flew to Ankara at 10 a.m. on 5 December, Pears remarking in his travel notes that they found it in snow. Both men's pocket diaries record a 'cocktail party' on the evening of their arrival - presumably the diplomatic occasion mentioned by Britten in this letter - which was described by Pears as a 'huge endless party of 200 people' (PRPP, p. 25). They gave a concert in the city on 6 December and visited the Hittite Museum on the next day. An intriguing entry in Britten's pocket diary suggests they saw a rehearsal or performance of Let's Make an Opera in Ankara immediately after the visit to the museum; a full day concluded with Verdi's Un ballo in Maschera at the local opera house in Ankara, Pears singling out a 'good Turkish soprano' for comment in his travel notes. They finally returned to Istanbul on 8 December.
In a letter to Lord Harewood dated 9 December, Britten wrote:
We heard Ballo at the opera there [Ankara), a sad experience again - some good voices, & chorus - but oh, the conductor & the production. Everywhere seems the same. Good material, & bad use of it. Most depressing. There's one soprano there they all think the world of, & whom you probably know about - Leyla Gencer. She's a nice woman (we had lunch with her), intelligent, immensely ambitious - sings a lot in Italy & Trieste - but she wasn't really on form enough to judge, that night. But you might keep an eye on her - big personality, good big voice (in a small theatre), ham acting & performance really (but I suspect could be shaken out of that), & I think good technique. Ulrica (a role in the opera] was good, but the men simply unbelievably awful -- even Peter hadn't a good word to say about the tenor!
Turkish soprano Leyla Gencer (b. 1928) went on to sing regularly at many of the leading European and American opera houses, including La Scala, Milan (in 1957 she sang Madame Lidoine in the premiere of Poulenc's Dialogues des Carmélites), the Royal Opera House, Covent Garden, and the San Francisco Opera. A celebrated figure in Turkey, in 2007 Gencer was appointed by Riccardo Muti to oversee the direction of La Scala's training programme for young singers. In the 1979-80 season she sang the only Britten role of her long career: Lady Billows in a production of Albert Herring at Piccola Scala, Milan.

OPERA MAGAZINE                                            
1956 March

STATE OPERA MAGAZINE                                            
1960 January

BİZDE OPERA

(1948-1960)

Bizde mazisi henüz çok yeni olan Operamız Batı anlamıyla çalışarak bugüne kadar birçok eserler vermiştir.

1948-1949 Opera Mevsiminde: Palyaço (30), Carmen (7), Madama Butterfly (5) defa temsil edilerek opera mevsimimiz başlamıştır.

1950-1951 Opera Mevsiminde: Rigoletto (34), Tiefland (16)

1951-1952 Opera Mevsiminde: Tosca (32), Yarasa (24), Fidelio (8)

1952 1953 Opera Mevsiminde Konsolos (26), Sevda İksiri (24), Kerem (22)

1953-1954 Opera Mevsiminde: La Traviata (10), Madama Butterfly (4), Cosi fan tutte (22). Lucia di Lammermoor (21), Yugoslav Balesi (3), Oratoryo (Atatürk) (2)

1954-1955 Opera Mevsiminde: Konsolos (4), Tosca (7), Manon (12), Sevil Berberi (11), Il Trovatore (11), Tebessümler Diyarı (15), Hoffman’ın Masalları (6)

1955-1956 Opera Mevsiminde: Rigoletto (7), Paganini (28), Maskeli Balo (11), Don Pasquale (13), Telefon & Medyum (9), Cavalleria Rusticana & Palyaço (8), Don Juan (9), La Traviata (10), Satılmış Nişanlı (7)

1956-1957 Opera Mevsiminde: Satılmış Nişanlı (9), La Boheme (19), Fakir Talebe (13), Carmen (11), Van Gogh (9), La Traviata (13), La Sonnambula (5), Rigoletto (3)

1957-1958 Opera Mevsiminde: La Sonnambula (9), Il Boccacio (23), Cosi fan tutte (7), Sevil Berberi (40), Aida (19), Faust (3)

1958-1959 Opera Mevsiminde: Faust (27), Akıllı Kız (18), Van Gogh (11), Lucia di Lammermoor (16), Turandot (20), Madama Butterfly (8) defa temsil edilerek

1959-1960 Opera Mevsimine Madama ButterflySaraydan Kız Kaçırma operası ile girilmiştir.

Sizleri, 1960 yılının ilk eseri olan Salomé operasıyla baş başa bırakır, iyi ve mesut yıllar dileriz, muhterem seyirciler.