TOSCA        

Giacomo Puccini (1858 - 1924)                                         
Opera in three acts in Italian
Text by Giacosa and Illica after the play by Sardou
Premièr at Teatro Castonzi, Roma – 14 January 1900
19, 20, 21 March 1960                                    
Drama Theater, Tepebaşı [City Opera, Istanbul]                                                                     

OPENING PERFORMANCE OF ISTANBUL CITY OPERA

Conductor: Kurt Eichhorn
Chorus master: Muhittin Sadak 
Stage director: Aydın Gün
Scene and costumes: N. Perof
Costumes for Tosca: Selma Rizan
 
Floria Tosca a celebrated singer LEYLA GENCER soprano
Mario Cavaradossi a painter GIUSEPPE SAVIO tenor
Baron Scarpia Chief of Police ORHAN GÜNEK baritone
Cesare Angelotti a political prisoner ATTILA MANIZADE bass
A Sacristan NUHA KENBER baritone
Spoletta a police agent BEDROS KUYUMCU/N.BAYVERT tenor
Sciarrone a gendarme NURHAN RÜÇHAN bass
A Gaoler BERÇ MARDİROSYAN bass
A Shepherd Boy GÜZİN TATLIGİL/S.LEAL contralto
 
Time: June 1800
Place: Rome



TOSCA
 
İstanbul'un bir operadan mahrum oluşu büyük bir boşluktu. Opera Binamızın ikmaline kadar, bu boşluğu doldurmak ve muhterem İstanbul halkının operaya olan ihtiyacına cevap verebilmek için, Belediye Meclisimizin verdiği imkânlarla giriştiğimiz bu iddiasız ve mütevazi teşebbüsün muvaffakiyeti, rejisöründen en küçük rol alan sanatkârına kadar, bütün arkadaşlarımın heyecanlarına ve muhterem İstanbul halkının müsamahakâr anlayışına bağlıdır.
Bu arada, angajmanlarını iptal ederek operamızın ilk temsillerine gelen ve alâkalarını devam ettireceklerinden emin olduğum, daima iftihar ettiğimiz, sanatkâr Leyla Gençer ve Orhan Günek'in, yabancı diyarlardan koşarak gelmelerini, memleket ve sanat aşkının numune bir örneği diye şükranla tespit etmek isterim.
 
Operamız; güzel İstanbullumuza kutlu olsun.
 
Belediye Reisi
Kemal Aygün
 
Giacomo Puccini
 
Giacomo, Puccini ailesinden yetişen beşinci müzisyendir. Bu fıtrî istidat, yalnız onda değil, diğer beş kardeşinde de kendini göstermiş, hepsi de musikiye hayatlarında daima en ön plânda yer vermişlerdir.
1858 senesi Aralık ayının 22’sinde, İtalya’nın Lucca şehrinde doğan Puccini daha altı yaşındayken, babası Michéle hayata gözlerini yumdu. Çocuğun tahsilini, büyük amcası Dr. Nicolao Ceru üzerine aldı. Puccini amcasının himayesinde tahsiline devam ediyordu. Nihayet Milâno konservatuarında bir sene tahsil görmek üzere, İtalya Kraliçesinden burs almak lütfuna nail oldu. Burs müddeti bittikten sonra, konservatuar tahsilini tamamlaması için, gene amcası Ceru ona yardım etti.
Konservatuarı bitirirken, bestelediği Sinfonia-Carpiccio isimli orkestra eseri halkın önünde icra edilerek, büyük alâka topladı. Hocaları Bazzini ve Ponchielli, onu daima teşvik ediyorlardı. Bilhassa Ponchielli, talebesinin dramatik sahadaki hevesini bildiği için, ona bir opera mevzuu bulmayı vaat etti. Hocasının tavsiyesiyle, Puccini, livresini Fontane'nin yazdığı «La Villi» isimli bir opera hazırladı. Bu operayı, meşhur nâşir Sonzogno'nun tertiplediği bir müsabakaya katılmak üzere hazırlamıştı.
Gerçi, eser mükâfat kazanamadı, fakat, 1884 senesinde Teatro dal Verme'de o kadar büyük bir başarı ile temsil edildi ki, nâşir Ricordi bu operayı hemen satın aldı. Birkaç ay sonra da eser La Scala'da oynandı. 1889'da aynı yerde Puccini'nin ikinci eseri Edgar temsil edildi. Ama bu temsil belki de livrenin zayıf olması yüzünden, Puccini'nin şöhretine fazla bir şey ilâve etmedi. Birkaç sene sonra, bestelediği «Manon Lescaut», bestekârın sanat hayatında büyük bir ilerleme kaydetti. Ama Turin Tiyatrosunda, 1896 senesinde ilk temsili yapılan «La Boheme» den sonra, Puccini'nin şöhreti derhal zamanının en büyük bestekârları arasına yükseliverdi...
Bunu, 1900 senesinde sahneye konulan «Tosca» takip etti. Aynı sene hazırlanan «Madama Butterfly» operasından sonra, bestekâr ismini ebedileştirecek bir şöhrete erişti. 1910'da «La Fanciulla del West», 1918'de «Gemici Kaputu», «Angeli Hemşire», «Giani Schichi» isimli tek perdelik operaları oynandı. En son operası olan «Turandot»u bitirmek kısmet olmadan, Puccini dünyaya veda etti. Bu güzel eseri, 1926 senesinde F. Alfano tamamladı.
Verdi'nin açtığı çığırdan sonra, aynı yolu takip eden üç besteci arasında, Puccini İtalyan Operasının en değerli siması olarak karşımıza çıkar. Puccini, Mascagni ve Leoncavallo'dan yaşça daha büyük olduğu halde, şöhreti onlardan çok daha yenidir. Mascagni «Cavalleria Rusticana» si Leoncavallo da «Palyaço»- su ile bütün hayatlarında yalnız bir defa olmak üzere parlamışlar, ilk eriştikleri muvaffakiyete bir kere daha erişmek kudretini gösterememişlerdir. Halbuki, Puccini, her verdiği eserde bir nebze daha gelişme ve yenilik ortaya koymuş, her yeni temsilinden sonra, şöhreti biraz daha yükselmiştir.
Verdi'den sonra, İtalyan Operasının en büyük temsilcisi olan Puccini’nin eserlerinde, Massenet'nin lirik stili en başta olmak üzere, Fransız empresyonizminin bütün yeniliklerini müşahede etmek kabildir. Dramatik musiki alanında, Verismo dediğimiz natüralistik opera tarzını daima muhafaza etmekle beraber, şahsına has bir kompozisyon stili meydana getirmesini de bilmiştir. Operalarında İtalyan melodik tarzının en güzel numunelerine rastlamak mümkündür. Bilhassa, en tanınmış eserleri olan «La Boheme, Tosca ve Madame Butterfly» operaları, dünya repertuvarlarına girip sık sık temsil edilen operalar arasındadır.
Puccini'nin hususî hayatı da birçok manevi fırtınalarla, zaman zaman bestecinin yaratıcı ruhunu gölgelemiştir. Bu manevi meşakkatlere rağmen, Puccini şahsiyetini bilhassa opera alanında daima tebarüz ettirebilmiş, İtalyan Operasının bütün dünya operaları repertuvarında en sevilen eserlerini beşeriyete hediye etmiştir. [Mazhar Kunt]
 
Tosca nasıl meydana geldi

Bohem'den Tosca'ya. Fasıla vermeden, yorgunluk duymadan, şüphe ve tereddütsüz ve yeni bir mevzuun halledilmesinden doğan sevinç ve heyecandan başka bir şey hissetmeden çalışma... Ne büyük zevk... 1896 ilkbaharında Puccini’nin hâleti ruhiyesi buydu. Dünya ile barışıktı...
Tosca’nın librettosu bir adamın hayatında bir iki şerefsiz, haysiyetsiz hâdiseyi temsil eder. Puccini’nin hayatını yazanlar, hâdiseden pek az veya hiç bahsetmeden geçerler. Fakat Tosca mevzuuna, onun seneler evvel başladığı üzerinde katiyetle dururlar. Puccini, Toscayı Edgar'ın akabinde arzu etti. Bu hususta, hiç cüphe bırakmıyan şey, Puccininin bir mektubudur. Mektubun tarihi 7 Mayıs 1889 dur. «Tesadüfen tarih açıkça okunuyor». Binaenaleyh, o Toscayı, Etgarın prömiyerinden hemen iki hafta sonra yazmıştır.
 
«Azizim Sinyor Giulio;
İki veya üç haftalık çiftlik hayatının vermiş olduğu tembellikten sonra çalışma azmimin, hiç olmadığından daha fazla benliğimde toplandığını kuvvetle hissettim. Toscayı düşünüyordum. Sizden Sardou'nun müsaadesini elde etmek için gerekli gayreti göstermenizi istirham ederim. Eğer bu fikirden vazgeçersek, bu beni mahvedecektir. Bu Tosca'da, bana en uygun operayı bulmuş oldum... İtidali, dekoratif görünüşü ve nihayet çağlayan bir müzik armonisi bolluğu...»
 
Fotoğraflar: Orhan Günek (solda) / Giuseppe Savio (sağda)


Bunun üzerine, Puccini kendi plânlarına göre harekete geçti. O, Illica ve Giacosa'ya orijinal eserin basitleştirilmesini ve eserde yalnız tesirli, muhteşem ve dramatik olan kısımları bırakılarak, bütün diğer sathî olayları, politik kısımları, kıymeti olsa bile çıkarılmasını söyledi.
Üç arkadaşın birlikte çalışmaları, La Bohemdekinden daha sakin geçiyordu. Zuhur eden bütün güçlükler iki sebepten ileri geliyordu: Illica eserini çok seviyordu. Bir defa o, eserini kısaltmak için güçlükle kandırılıyordu. Orijinal skeçte Cavaradossi, işkence sahnesinde arya söylüyor, Tosca, hâkim ve Spoletta da buna katılarak kuartet söylüyorlardı. Puccini, bu gibi eski formdaki opera Libretto'suna müsamaha gösteremezdi. Illica'nın hevesi kırılmıştı. Sonra, Cavaradossi'nin ölümünden önce söylediği uzun konuşmayı kaldırmayı şiddetle reddediyordu. Verdi'nin takdir ettiği bu Latince ilahiyi Illica, diğer bütün konuşmalardan daha çok seviyordu.
Puccini, böyle bir melodramda felsefeye yer olmadığını ve bilhassa eserin bu kısmında hiç olamayacağını boşuna protesto etti, durdu. Birçok münakaşalardan sonra, Puccini, bu konuşmayı ancak kısa bir şekle sokabildi. «E lucevan le stelle» (Yıldızlar parlıyor), Aryası...
İkinci güçlük, Giacosa'dan ötürüydü. Tosca'yı beğenmiyordu. Namuslu bir şair olarak, böyle bir tekst yazmağa yanaşmıyordu. O diyordu ki «ilk okuyuşta dramatik aksiyonun sürati ve mütenevvi oluşu iyi görünüyordu. Bilhassa Illica'nın eserde işlemiş olduğu zekice sentez, ilk görüşte tatmin edici idi. Fakat tetkikat arttırılıp eserin derinliklerine girildiği ve her sahnenin lirik ve poetik kısımları ele alındığı vakit Librettonun lirik tiyatroya tam mânisiyle tatbik edilemeyeceği görülür. v.s.... Tosca'da La Bohème'in aksine şiir plânı olup şiir mevcut değildi. Fakat, o protesto ediyor ve bu kuklalar arasında, hakiki karakterleri canlandırmağa muktedir olmadığını söylüyordu. «Cavaradossi» Sinyor Tenore'den başka bir şey değildi. Puccini de bir tenor ile tatmin olacak mıydı? Birçok orijinal ve tarihî karakterler kaybolmuştu. Meselâ; Napoli Kraliçesi Marie Caroline, Markiz Attavanti, bestekâr Paisiello ki, o Sardou'nun piyesinde neş'eli bir sahnede gözükürdü. Sardou'nun piyesinde 23 tane karakterden, Puccini’ninkinde yalnız 9 kalmıştı.
Eserde, büyük sahneler aynen olduğu gibi muhafaza edilmiştir. Bunlar, birinci perdedeki kilise sahnesi ve son perdedeki Farnese sarayındaki Iscarpia - Tosca sahnesidir. Cavaradossi'ye yapılan işkence ve Tosca'nın sırrı ifşa etmesi, hakikatte 3. cü perdenin bir parçasıydı. Fakat, şimdi 2. ci perdeye ekleniyor. Diğer kısımları hemen hemen aynen orijinal gibidir. Puccini kendisi, Sardou ile beraber karşılıklı olarak konuşsa onu ikna edeceğine emindi. O Paris'te La Bohème'i sahneye koymağa giderken Ricordi kendisine Paris'te Sardou'ya uğramasını hatırlatıyor ve diyor ki:

5 Mart 1898
«... Paris'i terk etmeden önce Sardou'ya uğra ve onunla esaslı olarak görüş.>> Puccini, Sardou ile beraber, hayli vakit geçirdi. Akşam yemeğinde mevzuu yarı İtalyanca yarı Fransızca münakaşa ettikten sonra Puccini'den teklif edilen opera için bir müzik çalmasını rica etti. Puccini, hâlâ müzik kompoze etmiş değildi. Fakat, piyanonun başına oturarak uzun zaman kaldı. Bunlar Bohème, Manon ve Edgar'dan parçalardı. Sardou, dinlediklerinden hoşlandı.

Ertesi yıl Puccini tekrar Paris'e gitti. Ricordi'ye şöyle yazıyordu:
 
Paris, 13 Ocak, 1899
Bu sabah, bir saat Sardou ile beraberdim. Bana finalin bazı kısımlarından hoşlanmadığını söyledi. Ne olursa olsun Tosca'nın sahnede ölmesini istiyordu. Iscarpia'yı öldüren Tosca'nın cellâdı olmak istiyordu. Fakat ben onunla aynı fi kirde değilim. Son sahnede Tosca'nın çılgın bir halde olduğunu kabul ediyordu, öyle olduğu halde bir kuş gibi bayılmasını arzu ediyordu ve ayıldığı zaman da eline büyük ve muazzam bir bayrak alıp Castello'nun tepesinden sallamalıydı. Sonraları, o bu bayrakla o kadar alâkadar oldu ki, temsili unutup, bayrak üzerinde ısrar etti. Fakat, ben de kendi finalim üzerinde ısrar ettim ki, bu operada söylenen son söz olup Tosca'nın parapetten atlamadan önce söyleyeceği sözüdür. Sardou St. Peter ile Castello arasında geçen Tiber'in bir kısmının gözükmesini istiyordu. Ben, bunun hakikatte böyle olmadığını söyledim; fakat, o çok sakin olarak, zararı yok, diye cevap verdi. Ne iyi bir arkadaştı. Bir sürü doğru olmayan tarihi, topografik ve panoramik malûmatı vardı. Cumartesi sabahı, kendisini yeniden görmeye gideceğim.
Puccini, kendi bildiğini yaptı. Sahnede Tiber'e yer verilmedi. Tosca, Puccini'nin kendisi için hazırladığı çığlığı atarak parapetten aşağıya atlar. Spoletta da yaşar. Zaten dinleyicilerden hiçbiri de onun yaşadığını veya öldüğünü merak etmez...
Her zaman olduğu gibi, Puccini şüpheli anlar yaşadı. Tosca eski tekstlerinden tamamen ayrı bir mevzu haline mi gelmişti, kendi kabiliyetine uygun hale gelmiş miydi, onu başarabilecek miydi? Dramatik mevzu, kendi yumuşak müziğine çok mu şiddetli kalıyordu? Puccini, bu bakımdan vicdan azabı çektiği için durumu Sardou'ya kendisi açıkladı ve Sardou da kendisine böyle saçma bir düşünceden vazgeçmesini söyledi. Puccini'ye göre, aralarındaki konuşma, şu aşağıda arz ettiğimize benzer şekilde oldu:

Puccini – Bir Fransız’ın sizin eserinizi bestelemesi belki daha uygun düşecektir.

Sardou – Bir İtalya’ndan daha iyisi olamaz. Tosca, bir Roma eseridir ve senin İtalyan bestelerine ihtiyacı vardır.
Puccini – Verdi, bizim büyük Verdi'miz kendisi için Tosca'yı düşünmüş ve sonra, ondan vaz geçmiştir. Bu onun mevzudan korktuğuna bir işaret sayılmaz mı? Sardou benim de korktuğuma inanıyor musun?
Sardou – Verdi korkmadı. Fakat, çok yaşlandı ve artık yoruldu. Sen şu bakımdan cesaret almalısın ki onun Tosca'ya itimadı vardı, onun iyi bir opera mevzuu olacağına inanıyordu ve hakikaten de öyledir.
Puccini – Ama Alberto Franchetti de Tosca'yı düşündü ve ondan vaz geçti.
Sardou – Bu bir şey ifade etmez sevgili bestekârım. İki şahsın da bunun üzerinde düşünmüş olması Tosca'nın hayatiyet ve canlılığının en iyi garantisidir.
Puccini – Fakat benim müziğim narindir, tatlıdır ve başka bir şekilde kaleme alınmıştır.
Sardou – (Bağırarak) başka şekilde ne demek? Bu senin kendi kabiliyetindir.
Puccini – Evet ama benim eski kahramanlarım, Manon ve Mimi, Tosca'dan farklıdırlar.
Sardou – Manon, Mimi, Tosca; hepsi ayni şey... Âşık kadın, daima aynıdır. Ben Marcella ve Fernande'yi yarattım, Fedora, Theodora ve Cleopatra'yı yarattım. Onların hepsi aynı kadındır.

 
Puccini, müziğinin kısmı âzamını Shiatri'deki yeni villâsında besteledi. Aradığı sessizliği Torre kasabasında da bulamadı ve nihayet ailesiyle birlikte dağa çekilmek zorunda kaldı.
Temsillerin galasında vuku bulan acayip vakaları öğrenmek istersek, yüzümüzü, 1900 senesinin ocak ayındaki Roma şehrinin tiyatro dünyasına çevirelim. Her ne kadar temsil sonunda İtalyanların çok hoşlandıkları sonuçta gösterdikleri heyecan yok ise de yine Puccini 22 defa sahneye çağrılmıştı.
Kritikler, akademik olmaktan çıkarak müthiş tenkitler yaptılar. Onlar bestekârın mevzuu seçişinde hatalı olduğunu söylemekle onu en hassas yerinden vurmuş oluyorlardı. Bu hâdise, yalnız İtalyan basını için mühim değildi, yabancı matbuat muhabirleri; (New York Times) ve (Chicago Tribune) muhabirleri de hazır bulunmuşlardı. Hususi bir telgraf servisi müdürün odasında tesis edilmişti. Corriere'nin münekkidine göre, müzik, melodramın şiddetiyle uzlaşmıyordu. Sahnede olup bitenleri ifade etmiyordu., ek gibi duruyordu: ikinci perdedeki işkence sahnesi, İscarpia'nın öldürülmesi ve bütün diğer kanlı sahneler seyircinin dikkatini üzerine çekmekte ve müzik seyircileri kavrayamamaktaydı.
«Il Nuovo Fanfulla» Libretto'yu şöyle suçlandırıyor; «Puccicni Fransız muharrirlerinin kuvvetli dramı ile tecavüze uğramıştır.» Diğer kritikler, operanın kıymetini oldukça anlamıştır. Fakat fikirler o kadar birbirinden farklıdır ki ay ni noktada hemfikir bir kritik bulma imkânı yoktur.
Bunların hepsi, çok kıymetli fakat küçük farklar göstermişti. Bohème ne olmuşsa, Tosca'ya da aynı şey olmuştur. Birdenbire halk tarafından tutulmuştu. Aynı mevsimde Costanzide 20 temsil verilmiştir. Bohème gibi millî bir muvaffakiyete eriştiği kadar beynelmilel de olmuştur. 1900 Haziran’ında Roma prömiyerinden altı ay sonra Tosca Covent Garden'e gidiyor ki, burada Antonio Scotti, ilk defa Sicarpia olarak sahneye çıkıyor ve Milkaternina da şaheser bir şekilde Tosca'yı oynuyordu. Bundan sekiz ay sonra 4 Şubat 1901 de yine ayni çift ile Tosca operası Metropolitan'da oynanıyor.
Hiç şüphesiz bu opera daima artistler için bir sevgili olmuştur.  [Derleyen: Attila Manizade]
 
Tepebaşında Opera
Ahmet Kudsi Tecer
 
Tiyatro Tarihimiz bakımından emsalsiz bir değer taşıyan, Şehir Tiyatrosu'nun Tepebaşı binası, bugün, XIX. yüzyıldan elimizde kalan son tiyatro binasıdır. Şehir Tiyatrosu Opera Bölümü de temsillerini, yalnız Tiyatro Tarihinin değil, şehir tarihinin de birçok kıymetli hâtıralarını taşıyan bu binada vermeye başlamıştır. Aynı sahnede bundan önce de müzikli oyunlar, opera ve operetler temsil olunmuşsa da bu bina ilk defa olarak bu yıl devamlı opera temsillerine sahne olmaktadır.
İstanbul, kendi operasını daima hasretle beklemiştir. İstanbul seyircisinin operaya karşı derin ilgisi, şüphesiz, bu şehrin Tanzimat'ın ilk yıllarından itibaren Batı müziğini ve operayı benimsemiş, sevmiş olmasındandır. 1839’dan 1869’a, yani devamlı olarak Türkçe tiyatro eserlerinin temsil edilmesine başlandığı tarihe kadar İstanbul'da sık sık opera, operet temsilleri veriliyor, İtalya'dan, Fransa'dan gelen yabancı truplar burada alâkayla karşılanıyorlardı. Saray da bunları teşvik etmekten geri kalmıyordu. Gerek bu süre içinde, gerek 1870’ten sonra, yerli elemanların da müzikli temsillere önem verdikleri görülüyor. Böyle olmakla beraber yine de bu mevsime gelinceye kadar İstanbul, devamlı bir opera faaliyetine kavuşamamıştır.
İstanbul Operası, şimdi bir gerçek olmuştur. Dolayısıyla, Tepebaşı binası, hâtıralarına tarihî değerde bir yenisini daha eklemiş bulunuyor. Bu münasebetle binanın yapılışı ile ilgili, tarihî bir belgeyi, klişesiyle birlikte, sütunlarımıza aldık... Belgenin künyesi şudur: Başvekâlet Arşivi, Mühimme Defteri, No. 263. Sayfa 23, sıra numarası 59.
Şimdiye kadar yayınlanmamış olan bu belgeye göre, Tepebaşı binası; «mahlûlen, Sultan Bayezid vakfına ait olan» bir arazi üzerinde bulunmaktadır. Bu araziden «üç bin arşın» yer, Sarayın iradesiyle «Muzika-i hümayundan mütekait Guatelli Paşa» ya verilmiştir. Saraya girdikten ve Muzika-i hümayun şefi olduktan sonra «Paşa» unvanını alan Guatelli, 30 Mayıs 1859 gecesi Naum Tiyatrosunda verilen Leonora operasının temsilinde orkestra şefi idi. Kendisi şark melodilerinden faydalanarak bazı hafif musiki eserleri de bestelemişti. (R. A Sevengil: Opera ile İlk Temaslarımız, 1959, İstanbul. S. 80).
Guatelli Paşa, kendisine verilmiş olan arsa üzerinde bazı «şerait-i imtiyazi ye» ile «Kârgir bir tiyatrohane» inşa ettirmek istemiş ve bunun için hükûmete dilekçeyle baş vurmuş. Bu türlü müracaatlarla, o tarihte Şûra-i Devlet Nafia Dairesi meşgul olduğu için dilek burada tetkik edilmiş ve aşağıda yazılı şartlarla kendisine müsaade verilmesi için Babıâli kanalıyla Saraya arz olunmuş. Saray da Şûra-i Devlet kararı gereğince müsaade vermiştir. Klişesini yayınladığımız belge, 20 Muharrem 1290 (1873) tarihli, o sırada Zabtiye Müşiri bulunan İzzet Paşa'ya hitaben Saray'dan gönderilen yazıdır. Yapı ve tiyatroların kontrolü işi bu tarihte Zabtiye Dairesi tarafından yapılıyordu. Müsaadenin verildiği tarihte, Sadriâzam Mehmet Rüştü Paşa, Hariciye Nâzırı da Saffet Paşa'dır. Guatelli Paşa'ya tiyatro inşası için şu şartlarla izin verilmiştir:
 
1 – İmtiyaz vermek bahis konusu değildir; çünkü bu gibi şeyler halkın «tenezzühüne» mahsus olup «bir mevkie hasrı» münasip olmaz.
2 – İnşa masrafı vesaire için hükûmetten hiçbir para istenmeyecektir. 325 sene sonra bina; «kâffe-i eşya ve edevat-1 mevcudesile» Hazine-i Hassa'ya bırakılacaktır.


عسكرانة فيه شرها و میدوند به قضیه مشیری مطلوب و کنجی به عمانی دیده نشریه خیر بادینی از دایر شده به ویرم هرند میزدند برای معلوم نیه باشت بونوب حتمانه سلام به بایریز خانه بى ناوه وقفه محلولا عاشر القوم و رو چندیند متصاعد در مرد خود در خودد دارد و روده نیز علایم بهینه کندو ته هو محمد محمد به وجيه وتخين مجلد بعض تروية البرازيه لايم كاريكيو بريتا رودخانه گرفته می عوض نقدم دارند پانی موسیقه هم یونونه مقاعه نوازنده بین خرخونه همرزد و هسته هاند و بو نخود شیر منفاه شهد مخصوص لطلب برموده حصرى نا مناسب همه چفته بتان بكونه الاختیار تحفرة الطاعو د کلاهی بسند منه خیاره کانه المنيا و لا حطونه موجود به خرية خضير شهادة تم تركي مهامه ومصارفه هم هزینه دی زرند نایه طرحه همه عید برید به انچه طلب ابو عمده در سوم بلوبه وند محفظه ونيك

معاد طور نمود اوزره مذکور تیار و خانه هنر نتيجة حازم كلان العري يقيمون بصورة شوروى هرند با نقطه ايي قمه والعلم على خصومة اراض عليهم مقام وتر تصوور لهان فانینه مینیو مذکور نیازونه شو رو توی توتيق بنا داشته رقصی هادى ويون هريق دون المشيو البير مثير الصدمع ضرور ملاعة الوالدة شكر مسير منار حميد سعد به خیر

با 20 م بيان النظان شوية نصيف قلبين القتامة توقيف فذكور يتا روتا بنا ولا نشسته می افتند و شخصی خصصه خود را

او

 

Vesikanın yeni yazıya çevrilmiş şekli:

«Asâkir-i nizâmiye-i şâhânem müşirânından zaptiye müşiri olup, ikinci rütbe-i Os manî ve Mecidî nişan-1 zîşanlarını haiz ve hâmil olan vezirim İzzet Paşa;

Beyoğlunda, Tepebaşında bulunup cennetmekân Sultan Bayezit han tabiserah vak fina mahlûlen ait olan araziden müteallik ve şerefsudûr olan emr-ü irade-i seniyyey-i mü lûkânem mucibince, kendûsuna ita kılınmış olan üç bin arşın mahalle, bazı şerait-i imtiya ziye ile kârgir bir tiyatrohane inşasına müsaade-i seniyyem erzan kılınması muzika-i hü mayundan mütekait Guatelli bey tarafından istidâ ve istirham olunmuş ve bu makule şeyler halkın tenezzühüne mahsus olup bir mevkie hasrı nâmünasip olacağına binaen, bir günâ imtiyaz tahtında olmamak ve yirmi beş sene sonra, kâffe-i eşya ve edevat-1 mev- ve mesârifi inşaiye vesaire namiyle taraf-1 cudesiyle hazine-i şâhâneme terkolunmak Devlet-i Aliyyemden bir akçe talep edilmemek ve rüsûm-u belediyeden muaf tutulmak üz re, mezkûr tiyatrohanenin inşası için lâzim gelen emr-i şerifimin tasdiri Şûra-yi Devletten ba-mazbata ifade kılınmış ve olvechile icrası hususuna irâde-i aliyyem müteallik ve şeref sudûr olmuş olmağın mucibince mezkûr tiyatronun serayit-i mezkûreye tevfikan bina ve inşasına ruhsatı havi dîvan-1 hümayunumdan işbu emr-i celilülkadrim isdar ve itâ olundu. Sen ki, müşir-i müşarünileyhsin, bâlâda beyan olunan şerayite tatbikan ve ebniye nizamı na tevfikan, mezkûr tiyatronun bina ve inşasına mümaneat olunmaması hususuna sarf-1 rüyet eyleyesin...»

20 Muharrem 1290

Mukabele olunmuştur.


 
4 – Belediye rüsumundan muaf tutulacaktır.
 
Binanın Guatelli Paşa'nın sağlığında tamamlanıp tamamlanmadığını bilmiyoruz. Sonradan binada bazı tadiller yapılmış olduğunu, hatta yeni baştan denecek şekilde ele alındığını kabul etsek bile Tepebaşı Tiyatrosunun yapılmasına ait ilk teşebbüs, bir müzisyen, bir orkestra şefi olan Guatelli Paşa'ya aittir. Burada bir Tiyatro binası inşa ettirirken asıl amacının operalar, müzikli eserler oynatmak olduğuna şüphe yoktur. Şehrin hasreti olan İstanbul Operası burada temsillere başlarken binanın ilk sahibinin dileği de 87 yıl sonra gerçekleşmiş bulunuyor.
 
Tosca'nın Konusu
 
Victorien Sardou'nun La Tosca adlı eserinden alan Guiseppe Giacosa ve Luigi Illica.
 
İlk temsil: Contanzi Tiyatrosu, Roma, 14 Ocak 1900
 
Şahıslar:
 
Floria Tosca, Tanınmış bir ses sanatkârı (Soprano)
Mario Cavaradossi, Ressam (Tenor)
Baron Scarpia, Emniyet Âmiri (Bariton)
Cesare Angelotti, Bir siyasî mahkûm (Bas)
Sacristan, Zangoç (Bariton)
Spoletta, Bir polis Ajanı (Tenor)
Sciarrone, Bir Jandarma (Bas)
Bir gardiyan, bir çoban çocuk v.s.
 
Vaka, 1800 de Roma'da politik entrikalar devrinin en hararetli anında geçer.
 
Birinci Perde
Floria Tosca'ya âşık olan ressam Mario Cavaradossi bir firarî olan Angelotti lie kilisede karşılaşır ve ona kaçması için yardım vaat eder. Sonra meşhur «Recondita Armonia» aryasını bir minyatüre söyler. Onlar çıkınca Angelotti'nin peşine düşen Polis müdürü Baron Scarpia gelir ve firarinin tebdili kıyafet için unuttuğu yelpazeyi bulur. Tosca, geri döndüğü zaman, Scarpia yelpaze ile onu karşılar. Tosca ayrıldığı zaman, onu takip etmeleri için arkasına üç ajan gönderir. Bu arada Napolyonun mağlubiyet haberi gelir. Kardinal ve Koro bu olayı kutlarlar, muhteşem Tedeum'u söylenirken perde kapanır.
İkinci Perde
Baron sarayda, Angeloti’nin nerede olduğunu bilen Mario'ya işkence etmeleri için emreder. Tosca, Scarpia'nın bir mesajı ile saraya çağırılır. Mario’ya işkence yapılır. Tosca, buna dayanamayarak Angelotti’nin saklandığı yeri itiraf eder. Napolyon’un, hakikaten galip geldiği haberi ile Mario, neşe ile haykırır. Fakat, kızgın Scarpia onun idam edilmesi için emir verir. Tosca coşarak hiddetle itiraz eder ve «Vissi d'arte» ile Scarpia'ya merhamet etmesi için yalvarır. Baron, benim olursan Mario serbest kalacaktır, der. Tosca, razı olur ve Scarpia, Mario'nun idamı için emir verir. Tosca'ya yaklaşmak isteyince, Tosca onu bıçaklar.
Üçüncü Perde
Mario hapiste, ölümü beklemektedir. Puccini'nin en meşhur aryalarından biri olan «E Lucevan le stelle» yi söyler. Tosca, Baronun öldüğünü, sahte idamı ve serbest kalacaklarını haber vermek üzere gelir. Askerler girer, idam hükmü infaz olur, fakat Mario aslında vurularak ölmüştür. Tosca, Scarpia'nın son ihaneti üzerine dehşete düşer ve askerlerden kaçarak kale duvarlarından kendini ölüme atar.

Fotoğraf: Aydın Gün












UNKNOWN NEWSPAPER                                                 
Unknown date   

UNKNOWN NEWSPAPER                                                 
1960 March                                                                                          

HAYAT WEEKLY MAGAZINE                                             
1960 March    

AKİS WEEKLY MAGAZINE                                               
1960.03.02

CUMHURİYET DAILY NEWSPAPER                                                 
1960.03.13

AKİS WEEKLY MAGAZINE                                                
1960.03.16


CUMHURİYET DAILY NEWSPAPER                                                 
1960.03.19

CUMHURİYET DAILY NEWSPAPER                                                 
1960.03.21

MİLLİYET DAILY NEWSPAPER                                             
1960.03.22

AKİS WEEKLY MAGAZINE                                               
1960.03.23   

MİLLİ EĞİTİM                                        
2012 January

GAZETTE 13                                            
2020 January (Nostalgia)