LA TRAVIATA

Giuseppe Verdi (1813 - 1901)
Opera in three acts in Italian
Libretto: Francesco Maria Piave after Alexander Duma’s play La Dame aux Camélias
Premièr at Teatro la Fenice, Venice – 6 March 1853
12, 16, 19 July 1955
Castello di San Giusto, Trieste

Orchestra e Coro di Teatro Verdi di Trieste
Conductor: Pino Trost
Chorus master: n/a
Stage director: Aldo M. Vassallo
Scene and costumes: Veniero Colasanti

Alfredo Germont lover of Violetta GIANCINTO PRANDELLI tenor
Giorgio Germont his father ENZO MASCHERINI baritone
Gastone de Letorieres a young man about town RAIMONDO BOTTEGHELLI tenor
Baron Douphol a rival of Alfredo ENO MOCCHIUTTI baritone
Dr. Grenvil n/a bass
Marchese d’Obigny n/a bass
Giuseppe servant to Violetta n/a tenor
Violetta Valery a courtesan LEYLA GENCER soprano
Flora Bervoix her friend NIVES POLI mezzo-soprano
Annina Violetta’s confident and maid LILIANA HUSSU soprano

Time: 1850
Place: Paris and vicinity

Photos © FOTO DE ROTA, Trieste





CONTRACT FOR THE PERFORMANCES
1955.05.06                   

IL PICCOLO                                          
1955.07.10   

IL PICCOLO                                          
1955.07.13

Leyla Gencer sık sık sanatını bir üst boyuta çıkarıyor ve sesini “söyleyen” sanatçıların ulaşamayacakları bir noktaya getiriyor. O, derin, gölgeli ve yumuşak titreşimleriyle gerçekten “şarkı söylüyor”. Anlatılması, tarif edilmesi olanaksız iniş çıkışlarıyla insana sonsuz heyecan veriyor… Leyla Gencer, derin bir duygusallıkla ve asla yapaylığa kaçmadan sesini ve kişiliğini size ulaştırıyor. Halktan topladığı sempati ise karşı konulmaz cinsten… Lirik tiyatronun sıra dışı, özgün bir kimliği Leyla Gencer.

PICCOLA SERA                                                
1955.07.13                                                                                               
 
IL PICCOLO
1955.07.15

IL PICCOLO
1955.07.16

IL PICCOLO
1955.07.19

OPERA MAGAZINE                                              
1955 August

LA SCALA MAGAZINE
1955 September

Opera meraklılarına sunulabilecek en zevkli heyecanlardan biri de onları hiç tanınmayan biriyle karşılaştırmak, tanıştırmaktır. Bu kez bu heyecanı La Traviata’yı söyleyen ve şimdiye dek ismini hiç duymadığımız Leyla Gencer’le yaşadık…Gencer, izleyicileri, hareketli ve sıcak titreşimli sesiyle, kendini adanmışlığın aracı haline getirdiği çoşkulu yorumuyla ve müzikaliteyi bozmayan, çok ender rastlanan ifade yoğunluğuyla şaşırttı… Tepeden tırnağa büyülenen dinleyiciler, o ünlü Amami Alfredo aryasından sonra başarılı yorumcuyu alkış tufanına tuttu…


OPERA MAGAZINE                                              
1955 September  

ULUS DAILY NEWSPAPER

1956.06.07
İLHAN MİMAROĞLU

Dünya karşısında Türk musikişinasları
 
Yurt dışında olduğum sıralarda eve bir yığın dergi gelmiş. Ancak yeni yeni bunları gözden geçirmeye fırsat bulabiliyorum. Geçen akşam sıra, İngiltere’de neşredilen Opera adlı dergisinin Eylül 1955 sayısına geldi. Sayfaları karıştırırken gözüm şu satırlara ilişti: Takdim edilen ikinci opera La Traviata’ydı. Uzun zamandır bu seviyede bir Traviata seyretmemiştim. Buna üç yıl önce Maria Callas’ın Verona Arena’sında gördüğüm oyununu da dahil ediyorum.
Libera Danielis adlı münekkidin, geçen yaz sonunda Trieste’de verilen opera temsillerine dair bir yazıydı. Şöyle devam ediyordu: Başrolde Leyla Gencer – Türk’tür ve müteveffa Anagi Lombardi’nin öğrencisidir- harikulade bir parlaklıkla oynadı ve teganni etti. Sesinin berrak bir kalitesi var ki bu günümüzde nadir rastlanan bir şeydir. Hacmini ve sahalarını o kadar rahatlıkla kontrol ediyor, cümlelerine o kadar öyle nefis bir ifade veriyor ki insan hayret içinde kalıyor. Son perdede Violetta’nın ölümünü temsil edişi, muhakkak ki şimdiye kadar gördüğüm en heyecan verici tefsirdi.  
Bu yazıda bildiğimiz şeyler anlatılıyor. Fakat, çoğumuzun bilmekte cesaretsizlik gösterdiği bir şey var. Leyla Gencer’de olsun, yükselmiş diğer sanatkarlarımızda olsun, gördüğümüz vasıfları kendi ölçülerimiz içinde mütalaa ediyoruz. Onları, batı memleketlerinin en büyük sanatkarlarıyla kıyas etmeğe korkuyoruz. Edenler çok fazla istihza ile karşılanıyor.  Kurtulamadığımız bir aşağılık duygusu, bir Türk sanatkarının yabancılar seviyesinde olabileceği düşüncesini adeta çılgınlık sayıyor. Hesaba katmıyoruz ki o dünya çağında dene şey, üstün kabiliyet, disiplinli çalışma ve sanat ciddiyeti yanında iyi teşkilatlanmış bir musiki piyasasının hesaplı tanıtma faaliyetiyle reklamla ve propagandayla alakalıdır. Bizim asıl eksiğimiz buradadır.
Son aylarda muhtelif memleketlerde pek çok musikişinas ve bu arada birçok opera sanatkarı dinledim. Leyla Gencer’i ancak kendi ses kategorisinin en büyük isimleriyle mesela Tebaldi’yle, bir Milanov’la, bir Leontyn Price’la kıyaslarım. Yazısından kısımlar naklettiğim münekkit de Sn. Gencer’in Violetta’sını ismi efsaneleşmiş Maria Callas’ınkinden üstün bulmuyor mu?